Abbas Satır

Tarih: 20.06.2024 11:25

BAYRAM GÜNLERİ VE HASAN PULUR

Facebook Twitter Linked-in

“Nerede o eski bayramlar” sözü de artık eskilerde kaldı. Hiç kimse bu sözü bile kullanmıyor. Hele gençler unutulmaya yüz tutmuş olan, kültürümüzde yer etmiş eski bayram geleneklerinin hiç birisini bilmiyor.

Bizim kuşak, teknolojinin bu kadar gelişmediği, dijital dünyanın hayatımızın her alanına girmediği o eski günlerde bayramlar, günümüz bayramlarından çok daha coşkulu yaşanırdı.

Teknolojideki değişim en çok gazetecilik alanında yaşanmıştır. Bizim kuşak gazeteciliği tüm alanda tam bir devimin yaşamıştır.

Önce, illerde Bayram Gazeteleri yayınlanırdı. Daha sonra gazeteler bayramda da yayınlamaya başlayınca, bayram tatilinde bile çalışırdık. Gazeteler normal günden daha fazla satılır, okunurdu.

Bayram günlerinin en çok okunan yazarı ise rahmetli Hasan Pulur’du.  Milliyet Gazetesi’nde “Olaylar ve İnsanlar” köşesindeki bayram yazıları neşe kaynağımızdı.

Konuyla ilgili mutlaka bir fıkra yazar, bayram ziyaretlerinde konuşulurdu. Sütununda, pek çok günlük olaya değinir, bu olaylardan dersler çıkarır ve çıkarılmasını sağlardı. Eleştirilerini kırıcı olmadan yapar, insanların yanlış, doğru, iyi, kötü, güzel, çirkin yönlerini, haksızlıklarını, başarılarını, övünülecek yanlarını okurlarına ulaştırırdı.

Özellikle eğitim konusunda yazdığı köşe yazıları çok okunurdu, Hasan Pulur’un  fıkra  gibi “Davulcu”  yazısı halen konuşulur, köşe yazılarında yer alırdı.

Şöyle yazıyordu üstat Hasan Pulur...

“Ramazan gecelerinde sahurda insanları uyandırmak için davul çalan adamcağız, geriye kalan 11 ayda ise düğünlerde-şenliklerde-mitinglerde hünerini sergileyip ekmek parasını kazanıyordu.

Aradan yıllar geçti, davulcu yaşlandı ve aklına o güne kadar hiç düşünmediği bir soru gelip oturdu. Hayatını ramazan ayları dışında içkili düğünlerde, eğlencelerde de davul çalarak kazanmış. Kefen parasını da, bu kazandıklarından bir kenara ayırmıştı…

Aklını kurcalayan soru, işte burada devreye giriyordu.

–Acaba bu kefen parası caiz miydi, değil miydi?..

Düşündü, taşındı. Diyanet İşleri Başkanlığı’na, danışmaya karar verdi… Durumu anlatan bir mektup yazıp aynı soruyu sordu, gelen yanıtla başından aşağıya adeta kaynar sular dökülmüştü.

-Caiz değildir!..

Adamcağız, büyük bir üzüntü içinde hikâyesini bana yazdı. Mektubu büyük bir şaşkınlık içinde okudum.“

–Diyanet “caiz değildir” diyorsa, demek ki bir bildiği vardır! diye düşündüm. Benim de onlara bir sorum olacak, oradaki din görevlileri maaşlarını devletten alıyor. Devlet ise bu paraları, halktan aldığı vergilerden ödüyor. Vergi verenlerin içinde meyhanecisi de var, kerhanecisi de var… Bu durumda aldıkları maaş caiz midir, değil midir?

Ortalık karıştı tabii! Sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı, “Konu yanlış anlaşıldı caizdir” diye karar verir.”

Atmacanın kafasını çizemedi belge aldı

Türk basının unutulmaz Yazarı Hasan Pulur 1932 yılında İstanbul’da doğdu. Babası subay olduğu için ilkokulu çeşitli illerde tamamladı. Ortaokul ikinci sınıfta, biyoloji dersinde atmacanın kafa kesitini renkli tebeşirle kara tahtaya çizemediği için orta okuldan belge aldı. Üç yıl, çeşitli işlerde çıraklık yaptıktan sonra, tekrar öğrenimine karar verdi. Ortaokul bitirme sınavlarına dışarıdan girdi, kazandı. Kabataş Lisesi'nde yatılı okudu. İnsanların kolayca anlayabileceği, çok sade bir dille Hürriyet, Güneş ve Milliyet gazetelerinde Olaylar ve İnsanlar adlı köşesinde yazılar yazdı. Yazıları Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yarışmalarında başarı ödülleri kazandı. Gazetecilikten başka herhangi bir yan işi olmadı.

Hasan Pulur 29 Kasım 2015 yılında  83 yaşında vefat etti

Ruhun şad olsun büyük üstat.....


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —