Abbas Satır

Tarih: 12.11.2025 20:30

CHP KAPATILIR MI?

Facebook Twitter Linked-in

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Benim iki önemli eserim vardır; birincisi Cumhuriyet, ikincisi Cumhuriyet Halk Partisidir” demişti.

Cumhuriyetle yaşıt olan CHP, Türkiye siyasal tarihinin en köklü partisidir. Ancak bu köklü geçmiş, zorluklarla doludur.

12 Eylül 1980 darbesi, sadece demokrasiyi değil, siyasi hayatı da durdurdu. Askerler, Anayasayı askıya alırken tüm partilerle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi’ni de kapattı.

CHP, uzun bir aradan sonra 1991 yılında Gümüşhane Milletvekili Bülent Ecevit’in İmar İskan Bakanı ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı Erol Tuncer ve arkadaşlarının girişimleriyle yeniden siyaset sahnesine döndü.

Bugünlerde ise benzer bir tartışma yeniden gündemde.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik hazırlanan iddianamenin ardından Yargıtay’a yaptığı bildirimde CHP hakkında “Anayasayı ihlal” suçlaması yönünde bir ihbarda bulundu.

Bu açıklama kamuoyunda “CHP kapatılacak mı?” sorularını beraberinde getirdi. Gelen tepkiler üzerine Başsavcılık iki kez açıklama yapmak zorunda kaldı ve şu ifadeyi kullandı:

“Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılması yönünde bir bildirimde bulunulmamıştır. İddianamede de açıkça belirtildiği gibi, Siyasi Partiler Kanunu gereği bilgilendirme yapılmıştır.”

Türkiye siyasal tarihi, parti kapatmalarının çoğu zaman ters teptiğini gösteriyor.

Kapatılan partiler, kısa süre sonra farklı isimlerle, hatta daha güçlü bir şekilde siyaset sahnesine geri dönüyor.

Örneğin; DEP'le başlayan, HADEP ile devam eden ve yeni adı DEM olan partililer, 1991’den bu yana 11 farklı parti kurdu, bunlardan 5’i Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.

Benzer şekilde, Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Milli Nizam Partisi 1971’de kapatıldı, ardından kurulan Refah ve Fazilet Partileri de aynı akıbeti paylaştı.

Ancak 2001’de kapatılan Fazilet Partisi’nden doğan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bugün 23 yıldır iktidarda.

Bir siyasi partinin kapatılması oldukça karmaşık bir hukuki süreçtir.

Siyasi Partiler Kanunu’na göre, bir partinin kapatılması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan dava sonucunda Anayasa Mahkemesi kararıyla mümkündür. Bu davalarda “ceza davası” prosedürü uygulanır. Anayasa Mahkemesi, temelli kapatma yerine bazen devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakma cezası da verebilir.

Karar, 15 üyeden en az 10’unun oyuyla yani üçte iki çoğunlukla alınır. Dava dosyası Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre incelenir ve kesin hüküm verilir.

Anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrası, partilerin uyması gereken temel ilkeleri şöyle belirler: “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri; devletin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, hukuk devleti ve demokratik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz. Suç işlemeyi teşvik edemezler.”

Ayrıca bir parti, bu ilkelere aykırı eylemleri sistematik biçimde sürdürürse ve bu durum Anayasa Mahkemesince “odağı haline gelmek” olarak tespit edilirse, temelli kapatma kararı verilir.

Kapatılan partinin aynı adla yeniden kurulması yasaktır. Üstelik kapatma kararında sorumlu tutulan parti yöneticileri ve üyeleri, beş yıl boyunca herhangi bir partide görev alamazlar. Yabancı devletlerden veya uluslararası kuruluşlardan maddi yardım alan partiler de doğrudan kapatılır.

Türkiye’de geçmiş deneyimler, parti kapatmalarının çözüm değil, yeni sorunlar yarattığını gösteriyor.

Sandıkla gelen düşüncenin, yasakla engellenemeyeceği artık siyasi tarihin ortak sonucudur.

Cumhuriyet’in kurucu partisi olan CHP’nin kapatılabileceği yönündeki tartışmalar, sadece bir hukuk meselesi değil, demokrasiye bakışın da turnusol kâğıdıdır.

Son sözü yine hukuk söyleyecek ama unutmamak gerekir:

Demokrasilerde partiler değil, fikirler yarışır.

Ve fikirlerin gücü, hiçbir mahkeme kararıyla kapatılamaz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —