Bugün Anadolu'nun dört bir yanında ağır bir sessizlik çökmeye başladı
. Bir zamanlar matbaa makinelerinin gürültüsüyle yankılanan sokaklar artık karanlık. Radyoların frekansları sustu, televizyon stüdyoları boşaldı, internet siteleri tek tek kapandı. Anadolu basını göz göre göre yok ediliyor.
Peki neden?
Çünkü hükümetin aldığı tasarruf tedbirleri genelgesi, Anadolu medyasının tabutuna son çiviyi çakıyor.
Birer Birer Kapanan Gazeteler
Somut örnekler ortada:
• 105 yıllık Yeni Adana Gazetesi kepenk indirdi. Bir asırlık bir çınar sessizce tarihe karıştı.
• Antalya'da 11 yerel gazeteden 5'i, ilan gelirlerinin kesilmesi ve artan maliyetler nedeniyle yayın hayatını sonlandırdı.
• Son 4 ayda Anadolu'da yaklaşık 20 gazete daha kapandı. Kalanlar ise her gün kapanmanın eşiğinde mücadele ediyor.
Her kapanan gazete, sadece bir işyerinin kapanması değildir.
Her kapanan gazete, halkın bir gözünün kör olması, bir kulağının sağır olmasıdır.
Her kapanan gazete, demokrasiden bir tuğlanın daha çekilmesidir.
Tasarruf Kimin İçin, Neden?
İşin acı tarafı şu: Tasarruf denilerek Anadolu basını boğazlanırken, başka alanlarda milyarlarca lira saçılıyor.
• Konya Karatay Belediyesi, lavanta festivaline 8 milyon 150 bin TL harcadı.
• Antalya Büyükşehir Belediyesi, sadece bir ayda iki festivale toplam 78,5 milyon TL akıttı.
• Bursa Büyükşehir Belediyesi, borç batağındayken bile festivallere milyonlarca lira harcadı.
Şimdi soruyorum:
Üç kuruşluk gazete abonesinden, birkaç bin liralık ilan gelirinden mi tasarruf yapılır? Halkın haber alma özgürlüğünden mi tasarruf yapılır? Yoksa bu çifte standart aslında bilinçli bir tercihin sonucu mudur?
Gerçek Tasarruf Nerede?
Eğer gerçekten tasarruf yapılacaksa, bu ülkede tasarrufun adresi bellidir:
• Makam Odalarının lüksünde,
• Makam arabalarının saltanatında,
• Yandaş müteahhitlere aktarılan milyarlarda,
• Şatafatlı konser ve festivallerde!
Ama ne yazık ki tasarruf kelimesi, sadece Anadolu medyasının boğazına dolanan bir kement haline getirildi.
Yerel(Mahalli) Medya Demokrasinin Sigortasıdır
Mahalli(Yerel) basın sadece haber üretmez; milletin vicdanıdır, halkın sesidir, hem genel hem yerel iktidarların denetim mekanizmasıdır. O sesi kısmak, milleti susturmak demektir. O vicdanı yok etmek, toplumu karanlığa mahkûm etmektir.
Bugün Anadolu'nun köyünde, kasabasında, ilçesinde çalışan o emektar muhabirler haykırıyor:
• "Matbaa masraflarını ödeyemiyoruz."
• "Gazete bürolarımıza icralar geliyor."
• "Mikrofonlarımız elimizden alınıyor, yayınlarımız kapanıyor."
Bu çığlık yalnızca bir ekonomik feryat değil, demokrasiyi savunma çabasıdır.
Son Sözüm
Buradan hükümete, özellikle de Sayın Mehmet Şimşek'e sesleniyorum:
Basından tasarruf edilmez.
Medya lüks değil, halkın temel hakkıdır.
Yerel/mahalli basını yok etmek, milleti karanlığa hapsetmektir.
Unutmayın:
Bugün bir gazetenin kapısına kilit vurulduğunda, aslında milletin kapısına kilit vuruluyor.
O kapıyı açmak kolay olmaz. Çünkü bir milletin sesi sustu mu, artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.