Her seçimde olduğu gibi 2023 Genel Seçimleri öncesi de her partide kazan kaynatılmaya başlandı. Adaylar kesinleşin ye kadar devam edecektir. Parti içi kaynayan kazanın altına odunu aday adayları ve onların yakınları atar. Adaylar kesinleştikten sonra, kaynatılan parti kazanı, partiler arası kazana çevrilir ve kazana muhalif parti adayları atılır. Bu sefer odunu bütün partililer atar.
Bilgi, proje şahsiyet yerine sadece dedikodu ile aday olacaklar yıpratılmaya, küçük düşürülmeye, işe yaramayacağını belirtmeye çalışılır. Siyasette en çirkini de arkadaşını karalama ve küçük düşürmedir. Bundan daha adi bir hareket olamaz. Aksaray, bundan vazgeçmek zorundadır.
Türkiye’de bazı insanlar ,tek kişiye bağlılık ve söz hakkı olmadığı nedeniyle, tarikat ve cematlara karşı olduklarını söylüyorlar, herhangi bir partinin üyesi olmayı da övünerek anlatıyorlar.Partilerde de söz hakkı yok ,partilerde tek kişiye bağlı, Aradaki FARK NE? Partilerde bir cemaat veya tarikat olmuş. Lider onaylamazsa partilerde de seçimle bir yere gelmek mümkün değil.
Üyeler tarafından seçilmeyen hiçbir seçilmiş, hür iradesiyle değil, başkanın iradesiyle karar verir ve el kaldırır. Buna dünyanın hiçbir yerinde DEMOKRSİ denemez. Üyeler tarafından seçilemeyen, atanandan, adalet beklenir mi? Türkiye’de adaletten şikâyet ediliyor. Bizde buna şaşıyoruz. Sözde demokrasiyle, Hakkın-hukukun ve adaletin zayıf olması gayet normal.
Partilerin içinde adalet yoksa lider hâkimiyeti varsa ADALETİ halkın istemesi gerekir. Halk sessiz kalır dürüstlerin yanında olmazsa ADALETİ, kim getirecek?Göçmen kuşlar mı getirecek?
Ülkemizde, adaletin adı var, kendisi yok. Bedel ödemeden de gelmesi mümkün değil. Huzursuzluk, çile ve eziyet çekme, yarından emin olamama, devlete güvenin azalması ve daha önemlisi kimsenin, kimseye güvenmemesi bedel ödeme değil mi? Toplumculuk dibe vurmuş, bireycilik göklere yükselmiş Türk halkı halen hak, hukuk, adalet isteğinde bulunmuyorsa daha çok çekecektir.
Kapitalizm bütün incelikleriyle, devletin her kurumuna ve insanımızın beynine girmiş vaziyette. Ülke ve insanımız çıkarcı inançtan kurtulmadığı sürece, ülke asla normalleşemez. İnanç, hak-hukuk-adalet nutukları yüzde doksan sahtedir. İşin garibi halk sahtecilikten hoşlanıyor ve destekliyor.
Halk partileri mi, parti halkı mı düzeltecek? Cumhuriyetin ilk yüz yılı yumurta tavuk hikâyesi gibi geçti. İkinci yüz yılına girerken umarım ülkeyi ve partileri yönetenler vicdana gelip önce halkı ikiye, üçe bölmekten vazgeçerek, Milli Birliği sağlayıp kurtarma siyasetinde birleşirler.
Nurettin Topçu bakın ne diyor: ‘’ Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı, verilmiş ve kurtarılmıştır. ’Ancak ‘’Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı, ruh cephesinde henüz başlamadı’’. Bu savaşın mutlaka başlatılması gerekmektedir. ‘’Türkün Rönesans’ı, ruhun hakkı verildiği gün doğacaktır. ’Bizde henüz insan yok, aydın-cahil,ilerici-gerici var. Bu yolu insanlıkta müsavat fikri açacaktır. Bu topraklar üstünde filan, filan yok, insan ve vatandaş var. Var olduğuna inandığımız gün, Türk Rönesans’ı doğacak ve Türkiye o zaman kurtulacaktır.’’
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.