Siyaset, geri kalmış, az gelişmiş, ülkelerde vatandaş, özellikle okumuşlarının vede iş adamlarının makam ve geçim kaynağı olmaktan çıkarılıp gerçekten ehliyet ve liyakati, ilmi, sanatı ile hizmet edeceklere açılıp, bilimsel bir kurum haline getirilmedikçe, Türkiye istediği hedefe asla varamaz. Bu seçim kanunları değişmedikçe, seçileceklerde belirli vasıflar kanunen belirtilmedikçe, layık olanla olmayan ayırt edilemez.
Özellikle 1946’da çok partili sisteme geçildikten, 2023’e kadar geçen 77 yılda kişilik, bilgi, birikim neyin nesi, neyin fesi olduğu aranmadan, başkana bağlılık ve vefa arandığı söylenerek siyasetin çeşitli kademelerinde görev vermekle, ne dini, nede milli görev yerine getirilmiş olamaz. İnsanların bağlılığı, kişilere, yaratana, vatana, bayrağa ve hürriyete mi olacağı açıklık kazanmadıkça, çarpıklık devam eder.
Kendini bile temsil edemeyen, kişiliği gelişmemiş seçilen ve atanan kişilerden ülkeye ve halka hizmet beklemek herhalde halkla dalga geçmekten başka bir şey değildir. Örnek mi, iki milletvekili çıkaracak bir partiden 75 aday adayı olduğunda, bunu yorumu ve tarifi nedir? Geçim ve makam için değilde nedir? 75 kişiyi temayül denen, oylamaya sokup açık oylama ve gizli tasnif yapma nasıl ifade edilebilir.
Bir kısım partilerde de temayül yerine, ön seçim denen bir tiyatro oynatılıyor. Hâkim teminatında olmayan, üye kaydı (ticaret odası gibi) devlet kurumu tarafından yapılmayan, bütün delege seçimleri hile ve kandırmaktan başka bir şey değildir. Dürüst ve samimi olan insanlara hangi partili olursa olsun, zamanını, parasını harcadığı ve ailesini ihmal ettiği vede bazı akraba ve dostlarını bile kırdığı için gerçekten acıyorum. Bu insanlarında, uyanıp gerçekleri mutlaka görmeleri, kendilerine gelmeleri şart.
31 Mart 2024’de Mahalli İdareler seçimi var. Binlerce muhtar, belediye- İl Genel Meclisi üyeleri ve belediye başkanları sözde demokratik usullerle seçilecek. Bu seçim için Başkent Ankara’nın bütün otelleri dolu. Seçim otellerde mi oluyor? Elbette hayır, aday olmak için torpil aranıyor, sözler veriliyor, yemin ve şartla pazarlık yapılıyor. Tek aranmayan yetenek, birikim, beceri ve güven.
Gelişmiş ülkelerde seçme ve seçilme nasıl halledilmiş? Evvela seçilmek isteyenler kişisel fedakârlığı göze alarak aday oluyor. Seçildikleri makamın maaşı çok düşük oluyor. Aday iken adayın malı-mülkü serveti halka açıklanıyor. Seçildiğinde beyan edilmemiş bir maddi varlığı elde ettiği duyulduğunda bu kişinin hayatı bitiyor. Bizde ise halkın gazını almak için uyduruk bir soruşturma, sözde bir Yüce Divan’dan sonra sözde aklanma oluyor. Kim inanıyor derseniz, kimse inanmıyor.
Bir de Türkiye’mizde genel başkanların birlikte anlaşarak çıkardığı, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının, hak ettiklerinin üzerinde maaş almaları, görevi bittikten sonra ölünceye kadar haksız maaş alma ve devletin her türlü hizmetinden yararlanmaya devam etmeleri. Bu durum yanlış ve haksız. Fazla maaşla ölünceye kadar maaş alan milletvekilleri, görevi bittikten sonra hala maaş almayı nasıl izah ediyorlar? Türkiye’de ömür boyu bakan maaşı alanlar adeta bir ordu oldu. Bütün bunları gerçekten anlamak mümkün değil. Fetvayı, kimden alıyorlar, aldıkları parayı rahatça nasıl yiyiyor lar, gerçekten anlamak zor, kabullenmek mümkün değil.
Milletvekili, belediye başkanı, muhtar, belediye meclisi ve il genel meclisi üyesi olmak isteyenlerde mutlaka bazı yetenekler aranmalıdır. Yaşantısı ve geçmişi, Milli İstihbarat tarafından mutlaka araştırılmalıdır. Türkiye’nin bağımsızlığına, Milli Birliğine, milletin bölünmez bütünlüğüne inanması şartı mutlaka konmalıdır. Geçim, makam ve ihale peşinde olanlara yol açılmaması halkın samimi dileğidir.
‘’ Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar.’’ Bu sözü söyleyen Konfücyüs, M.Ö 551- M.Ö. 479 tarihleri arasında yaşayan bir filozoftur. Temel görüşü erdemli insan ve uyum içinde yaşayan toplum olmuştur. Bu ideale ulaşmak için ise, erdemli insanı tanımlamak ve onun ortaya çıkmasını sağlamak gerekiyor. Türk Milleti bunu yapmak meburiyetinde olduğunu kabul etmek zorundadır.
HAYROLA, MUVAFFAK, MUZAFFER OLA.