Gazetecilik, "bir video geldi hemen paylaşayım" işi değildir.
Gazetecilik, doğrulamadan konuşmak değildir.
Gazetecilik, "takipçi kazanmak için sansasyon oluşturmak ta" hiç değildir.
Bir gazeteci, bir haberi paylaşmadan önce defalarca sorgular.
"Bu bilgi doğru mu?"
"Kaynak güvenilir mi?"
"Bu haberi yayınlarsam kimin hakkına, kimin onuruna zarar veririm?"
Gerçek gazeteci bunları düşünür. Ama sosyal medyada türeyen "klavye gazetecilerinin umurunda mı?
Değil. Çünkü onların hedefi toplumun doğru bilgilenmesi değil; sadece etkileşim almak. Her şey "görüntüleme sayısıyla ölçülüyor artık. Ne kadar etik dışı, ne kadar yalan, ne kadar kışkırtıcı olursa o kadar değerli hale geliyor.
Takipçi Sayısı Gazetecilik Belgesi Değildir
Bir gerçeği artık yüksek sesle söylemenin zamanı geldi:
Sosyal medyada on binlerce takipçiniz olabilir.
Bir paylaşımınız binlerce beğeni, yüzlerce yorum alabilir.
Ama bu sizi gazeteci yapmaz!
Takipçi sayısı, gazeteciliğin ölçüsü değildir.
Gazeteciliğin ölçüsü, doğruluk, tarafsızlık, dürüstlük ve sorumluluktur.
Bugün birçok kişi, bu dört temel değeri ayaklar altına alarak, mesleğin onurunu kirletiyor.
Bir vatandaş, olay yerinden bir görüntü gönderiyor.
Sözde "gazeteci" hiç araştırmadan, hiçbir teyit sürecinden geçirmeden o görüntüyü paylaşıyor.
Sonra da "biz ilk verdik" diye övünüyor.
Oysa o paylaşım, belki bir insanın hayatını karartıyor.
Belki bir kurumu hedef haline getiriyor.
Belki tamamen yanlış bilgi içeriyor.
Ama umurlarında mı? Hayır. Çünkü onlar için önemli olan gerçek değil, görünürlük.
Emek Hırsızlığıyla Gazetecilik Olmaz
Asıl utanç verici olan bir başka yönü daha var bu meselenin: emek hırsızlığı.
Gerçek gazeteciler, gecesini gündüzüne katarak sahada haber kovalarken…
Kamera taşırken, soğukta, sıcakta, olay yerinde, risk altında çalışırken…
Bu sosyal medya "gazetecileri", başkalarının emeğini çalıp paylaşarak prim yapıyor.
Bir haber sitesi günlerce uğraşır, bir dosya hazırlar, belgeler toplar.
Sonra biri gelir, o haberin başlığını, görselini çalar, kendi sayfasında paylaşır.
Ne kaynak belirtir, ne teşekkür eder.
Ama altına kendi ismini yazar: "Özel haber."
Bu düpedüz ahlaksızlıktır.
Bu düpedüz emek hırsızlığıdır.
Ve bu hırsızlar, gazeteci değil; gazeteciliğin sırtına saplanmış hançerdir.
Gazetecilik Meslek Değildir, Onurdur
Gazetecilik bir kimlik kartı değil, bir onur meselesidir.
Gazetecilik, her şeyden önce vicdan işidir.
Bir gazeteci yeri gelir alkışlanmaz, ama her zaman saygı görür.
Çünkü o, doğruyu yazmanın, gerçeği savunmanın bedelini ödemeye hazırdır.
Sosyal medyada "haber sayfası" açan bazı kişiler, mesleği öyle bir hale getirdi ki, halk artık kime inanacağını şaşırdı.
Bir yanlış bilgi yayıldığında, toplumun tamamı zehirleniyor.
Sonra o yalanın doğrusu, kimsenin umurunda olmuyor. Çünkü "doğru bilgi" sosyal medyada etkileşim getirmiyor.
Bu zihniyet, sadece gazeteciliğe değil, toplumun bilgi güvenliğine de ihanettir.
Gazetecilik Halkı Kandırma Sanatı Değil, Halkı Aydınlatma Görevidir
Gerçek gazeteci, kamu yararı gözetir.
Bir haberi yazarken, "bu bilgi halkın yararına mı?" diye düşünür.
Ama sahte gazeteciler, "bu paylaşım ne kadar tıklanır?" diye düşünür.
İşte fark budur.
Halkın güvenini suiistimal eden, gerçeği eğip büken, toplumun sinir uçlarıyla oynayanlar, mesleğin onurunu kirletiyor.
Her yanlış haber, her yalan paylaşım, sadece bir bireyi değil, tüm bir meslek camiasını lekeliyor.
Bugün sokaktaki vatandaş bile gerçek gazeteciyi ayırt etmekte zorlanıyor. Çünkü "gazeteci" unvanı, herkesin elinde bir oyuncak haline geldi.
Bir mikrofon, bir logo, bir sosyal medya hesabı…
Ve sonra "gazeteciyim."
Hayır, değilsin!
Gazetecilik, telefonla çekilen görüntüleri paylaşmak değildir.
Gazetecilik, "duyduğumu yazdım" bahanesinin ardına saklanmak değildir.
Gazetecilik, sorumluluktur.
Basın Mesleğini Koruma Zamanı Geldi
Artık birileri "dur" demek zorunda.
Gerçek gazeteciler, bu mesleği bu aymazlardan temizlemek zorunda.
Yasal zeminde, etik platformlarda, meslek örgütlerinde bu kirli düzeni konuşmak gerekiyor.
Her takipçi sayısı yüksek olan kişiye "gazeteci" denilmemeli.
Mesleki standartlar, basın kartı, etik ilkeler, haber teyit mekanizmaları yeniden güçlendirilmelidir.
Aksi halde gazetecilik, sosyal medyanın gürültüsü içinde boğulacak.
Bu mesleğin itibarı, kurtarılmak zorunda.
Çünkü basın, sadece gazetecilerin değil; demokrasinin de sigortasıdır.
Eğer basın itibarsızlaşırsa, halk da kandırılır.
Eğer gazetecilik kirlenirse, gerçeğe ulaşma hakkı da kirlenir.
Ve o zaman, toplumun sesi susar.
Son Söz: Gerçek Gazeteciler Susarsa, Yalan Konuşur
Gazetecilik, her dönemde baskı görmüştür, ama hiçbir dönem bugünkü kadar itibarsızlaştırılmamıştır.
Bugün tehdit, artık iktidarlardan değil; sahte "gazetecilerden" geliyor.
Çünkü onlar, gerçeği çarpıtarak, halkın güvenini yerle bir ediyor.
Ama unutmasınlar:
Gerçek gazetecilik, kolay lokma değildir.
Gerçek gazeteci, kirli kalemlerle yarışmaz; kalemini gerçeğin hizmetine verir.
O yüzden, sosyal medya sahtecilerine bir kez daha sesleniyorum:
Gazetecilik sizin oyun alanınız değildir!
Bu meslek, sizin "takipçi yarışınıza" kurban edilemeyecek kadar kutsaldır.
Siz paylaşın, siz çarpıtın, siz çalın;
Ama unutmayın, gerçek gazeteci susmaz.
Kalem satılmaz, itibar kiralanmaz, meslek onuru ayaklar altına alınmaz.
Gazetecilik, para ya da takipçi için değil; hakikat için yapılır.
Ve gün gelecek, hakikat yine kazanacak.
O zaman kim gazeteci, kim "takipçi avcısı" herkes görecek.