Ali Genç

Tarih: 03.05.2025 00:41

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ KALKSALARDI, KİMLERİ BOĞAZA DÖKERLERDİ?!

Facebook Twitter Linked-in

 

Çanakkale’yi kanları ve canları pahasına geçilmez yapan şehitlerimiz ve gazilerimizle ilgili olarak, bu kutlu zaferin yıldönümünde başladığım fakat çeşitli sebeplerle ara verdiğim seri yazının 24 Nisan Perşembe günkü I. bölümünde, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’le başlayıp Çanakkale Zaferi’ne ve bu zaferle boğazlardan geçirilmeyenlerin Sevr’le buraları geçip ülkemizi işgal ettiklerini;

Tarih boyunca esareti kabul etmeyen milletimizin bu esaretten kurtulmak için verdiği Kurtuluş Savaşı’yla, diğer İslam ülkelerinin de bağımsızlıklarını kazanmak için verdikleri mücadelelerini...

DİĞER İSLAM ÜLKELERİYLE BİRLİKTE KURTULUŞ MÜCADELEMİZİN GAYESİ, KURU TOPRAK PARÇASINI KURTARMAK OLMAYIP, İNANCIMIZI YURDUMUZDA SERBESTÇE YAŞAMAK İÇİN VERİLDİ!

    Türk milletinin ve Müslüman diğer milletlerin tarih boyunca, geçmiş asırlarda ve günümüzde verdikleri kurtuluş mücadelelerindeki asıl maksat, kuru toprak parçasını kurtarmak olmayıp bu toprakları yurt edinenlerin inançlarını ve inançlarının gereği olan ibadetlerini baskısız, yasaksız ve korkusuz olarak yerine getirebilmeleri içindi.

Yani olayın özüne gelecek olursak; bu savaşların İslam’ı ve İslam’ın değerlerini, ve bunun özü olan İstiklal Marşı şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy’un tabiriyle;

“Şu ezanlar ki şehadetleri dinimin temeli, ilelebet benim yurdumun üstünde inlemeli...”

dizeleriyle belirttiği Ezan-ı Muhammedî’nin ülkemiz ve İslam âleminin topraklarının tamamında beş vakit en gür şekliyle okunabilmesi içindi.

Bununla bir taraftan inananları kurtuluşa götürecek olan dinimizin direği Namaza davet ederken, bu haykırışıyla bu toprakların İslam toprağı olduğunu söyleyen ezanın yanında, hürriyetimizin timsali olan şanlı al bayrağımızın da aynı maksat ve gaye ile gönderde mahşere kadar nazlı nazlı dalgalanabilmesi için yapıldı.

Bu şanlı bayrağın altında, bayrağımızdaki timsallerin ruhuna uygun ibadetlerimizin rahatlıkla yerine getirilmesi için Hz. Adem (A.S.) atamızdan günümüze kadar yüzlerce milyon Müslümanın yaptığı gibi, Çanakkale’de, bizim Kurtuluş Savaşımızda, Kıbrıs’ın kurtarılmasında ve diğer İslam ülkelerinin hürriyetine kavuşması için tatlı canlarını seve seve verdiler.

MİLYONLARCA ŞEHİT VE GAZİ, KANLARIYLA SULAYARAK KURTARDIKLARI VATANLARINDA, DİNİMİZİN TİMSALİ BAŞÖRTÜSÜNÜN GERİCİLİK YAFTASIYLA YASAKLANDIĞINI GÖRSELERDİ, NE YAPARLARDI?!

Şimdi bu şehitler kalksa, tek parti döneminde ve ardından çeşitli vesilelerle, özellikle de 2010 yılının 12 Eylül’ündeki referandumun sonucunun alınmasına kadar, 28 Şubatçıların bu ülkeyi işgal edenlerin zihniyetiyle, milyonlarca vatan evladının diğer İslami değerleriyle birlikte en değerli varlıkları olan canlarını vererek, kanlarıyla sulayarak kurtardıkları vatanlarında başörtüsünün “gericilik” anlamına gelen “irtica” yaftasıyla yaftalanmasını;

Başörtüsünün tüm resmî kurumlardan aynı şekilde onlarca yıl dışlanmasını; başını örtmek isteyenlerin işlerine son verilmesini, başını örtmek isteyenlerin eğitimlerinin, ilkokuldan üniversiteye kadar her eğitim kademesinde yasaklanmasını görselerdi, kemikleri sızlamaz mıydı?

28 ŞUBAT ZİHNİYETİYLE MENSUPLARININ BASKISIYLA, YUNAN VE FRANSIZLAR GİBİ, BAŞINI ÖRTEN ANAOKULU ÖĞRETMENİ, NÜFUSUNUN %99 MÜSLÜMAN OLDUĞU TÜRKİYE’DE ÇOCUKLARA KÖTÜ ÖRNEK(!)

Çanakkale şehitleri uyansalardı, orta başlıktaki gibi bizi denize dökeceklerinden sayısız örnekten birisi de, o zamanlar onlarca yayın organında yer alan haberlerle birlikte benim de köşe yazımda yer verdiğim, bir anaokulu öğretmeninin işine gidip gelirken başını örtmesinden dolayı mahkeme tarafından işinden atılması olayıydı.

Sözüm ona Türk milleti adına karar veren mahkeme, 28 Şubatçıların baskısıyla işine gidip gelirken başını örten bir anaokulu öğretmeninin bunu yapmasının, nüfusunun %99.5’i Müslüman olan ülkemizin çocuklarına kötü örnek (!) olduğu yönündeki kararıydı.

Alınan bu kararla öğretmenin işinden atılmasına sebep olunması, akla gelen her türlü insani, ahlaki ve hukuk temellerinden uzaktı.

Bugün yerimiz doldu.

Nasip olursa, dini hiçbir değeri olmayan Hıdırellez kutlanırken haddin aşılmaması için bu konuyu işleyeceğimden, hakkın izniyle bugünkü konumuza Cuma günü kaldığı yerden devam edeceğim.

Ülkemizin birlik ve dirliğinin kıyamete kadar devam etmesi ile insanlık değerleriyle evrensel hukukun istikbali için takip edilmesi dileğiyle.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Devamı Cuma’ya…

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —