Şanlı Çanakkale Zaferimizin kutlu yıldönümünden itibaren yazdığım fakat aktüel gelişmeler başta olmak üzere çeşitli sebeplerle ara vermek mecburiyetinde yani zorunda kaldığım seri yazıya, ülkemizin millî birlik ve dirliğine katkı için devam ediyorum.
Seferberlik ve Millî Mücadele, yani İstiklal ve Kurtuluş Savaşı olarak isimlendirilen, düşmanı ülkemizden çıkartmak için milletimizin son evladı ile teknedeki son unu vererek ve toplamda yarım milyona yakın vatan evladını da yüce dinimiz İslam’dan gelen imanlarıyla “dini devlet” şiarıyla şehit olurken, bir bu kadarı ise gazi oldular.
Teşkilat-ı Mahsusa elemanı ve meslektaşımız gazeteci Hasan Tahsin, İzmir’e çıkan Yunan palikaryasına ilk kurşunu sıktı.
Sütçü İmam, Maraş’ta Fransız ve uşağı Ermeni askerlerini bunun için, yani hamama giden Müslüman bir kadının başörtüsünü açmak istedikleri için öldürdü.
Küçük Kamil’in Antep’te uğradığı saldırının sebebi, yani “Şehit Kamil” unvanına kavuşmasının sebebi, annesinin başörtüsüne uzanan eli engellemek için mücadele ederken oldu.
ÇANAKKALE SAHİDEN GEÇİLMEDİYSE BU YASAKLAR NASIL OLDU?
Sahi, gerçekten de Çanakkale aşılmadı mı? Yani geçilmedi mi?
Geçilmediyse, yaptıklarıyla millî mücadelemizin ışığı olanların bu kutlu zaferlerine rağmen, dinimizin emri olan başörtüsü neden ülkemizde onlarca yıl Danıştay ve Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklandı?
Neden ÖSYM’nin açtığı sınavlara (imtihanlara), yürürlükteki anayasanın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24. maddesindeki:
“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.”amir hükmüne ve bu konuda kanunla alınmış hiçbir yasak olmamasına rağmen, başörtüsüyle bu sınavlara girilmesi onlarca yıl yasaklanıp, dinî eğitim alan imam hatip öğrencilerine üniversiteye girişte katsayı adaletsizliği uygulandı?
ÇANAKKALE GEÇİLMEDİYSE ASKERÎ ERKÂN NEDEN BAŞÖRTÜLÜLER VAR DİYE RESEPSİYONU TERK ETTİLER?
Neden 2009 yılında Adana Valiliği tarafından verilen Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu'na gelen askerî erkân, burada başörtülü hanımları görünce protesto etmek için burayı terk etti?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2010 yılının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için verdiği resepsiyona, amiri olan Başbakan’a ve ordunun başkomutanı olan Cumhurbaşkanı’na rağmen alternatifi ikinci bir resepsiyon düzenlendi?
ÇANAKKALE VE MİLLÎ MÜCADELE ŞEHİT VE GAZİLERİNİN RUHLARI, İNANÇ HÜRRİYETİNİN TEMİNATINDA
Ülkemizde, Çanakkale’de savaştıklarımızın fikirlerinin ve kültürlerinin bundan sonra yeniden hâkim olması ve kendi inancımız ve kültürümüzün dışlanmamasıyla Çanakkale’nin gerçek manada geçirilmemesinin sağlanması.
Bunun için Atatürk’ün ulaşmasını istediği en büyük hayali olan “muasır medeniyetin” hâkim olduğu, muasır demokrasinin uygulandığı ülkelerin hiçbirinde olmayan inanç ve fikir hürriyetinin anayasa ve yasa teminatı altına alınması.
Bununla, muasır milletlerin sahip olduğu tüm haklara ve buna bağlı olarak sağlanan yüksek hayat standardına milletimizin kavuşturulmasının yanında, bu gelişmelere muhalif olmayan, aksine bunların ruhunu da oluşturacak tam sivil ve tam demokratik anayasanın zaman geçirilmeden yapılması dileğiyle.
PAZAR GÜNKÜ PEMME (PAMUK) HAN YAZIMDAN SONRA ÇANAKKALE’YE SALI GÜNÜ DEVAM
Mevla izin verirse, O’nun rızası için merhum M. Emin Gürün döneminde yıktırılarak yerine yapılan ve vatandaşlar arasında “Tek” veya “Medaş” binası olarak bilinen ucubenin yıktırılarak yeniden ihya edilecek, Türkiye’nin en önemli şehir içi kervansarayı olan Pemme (Pamuk) Han ile ilgili başlatılan çalışma, bundan sonraki ilk yazım olacak.
Ülkemizde gündemi değiştirecek çok önemli bir gelişme olmaz ise Hakk’ın izniyle, Çanakkale’nin aşılıp aşılmadığıyla ilgili bu senenin son yazısını Salı günü yazacağım.
Ülkemizin birlik ile dirliğinin kıyamete kadar devamı için okunması ve okutturulması dileğiyle.
Cumamız mübarek olsun.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.