Aksaray Tabip Odası Başkanı Dr.Rıfkı Karabatak yayınladığı Basın bildirisinde şunları söyledi.Bugün hekimler yalnızdır, seslerini kimse duymuyor ve onları etkin şekilde savunan bir meslek birliği de maalesef yoktur. Bu yalnızlık o kadar umutsuzluk haline gelmiştir ki, hekimlerin umudu olabilmek için ardı ardına bu dönemde hekim sendikaları kurulmuştur. Bu çıkmazdan kurtulmanın anahtarı yine biz hekimlerdedir. En önemli görev yine hekimlerin kendisine düşmektedir.
Öncelikle tüm hekimler ama istisnasız tüm hekimler, illerinde bulunan meslek odalarına, tabip odalarına öncelikli olarak üye olmalıdırlar, üye olmakla kalmayıp bir de kendi odalarının seçimlerine bizzat katılarak demokrasiyi odalarında da yeşertmelidirler. Bunları yaptıktan sonra, elbette Türk Tabipleri Birliği’nin seçimleri de, daha adil ve herkesi kapsayıcı, daha bütünleştirici bir seçim haline gelecektir.
Bugün gelinen noktada Türk Tabipleri Birliği geçmiş yıllarda olduğu gibi hekim haklarını savunsa da savunmaya çalışsa da, siyasi saplantıları İle tanındığı için çoğu zaman vazifesi olmadığı halde siyasi çıkmaz sokaklara girdiği için, söylemleri hem ülkedeki vatandaşlar tarafından hem de ülkeyi yönetenler tarafından, hem de üyesi olan ve olmayan hekimler tarafından ciddiyetten uzak, inandırıcılığı olmayan söylemler olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle TTB YÖNETİMİ ülkemizde yıllardır dikkate alınmaz hale gelmiştir, hekimlik ise haklarını kazanmada çok yıllarını kaybetmiştir.
Artık buna tüm hekimler olarak dur demenin zamanı gelmiş hatta 25 yıl kadar geçmiştir. Reçete basittir, her türlü siyasi kirlilikten uzak durup, sadece hekimlerin meslek haklarını sonuna kadar savunmak, hiç kimseden çekinmeden hiç kimseyi kayırmadan, yanlışları söyleyip, doğruyu uygulamaktır. Fakat bu reçete siyasi çıkmaz sokaklara girilerek asla uygulanamaz. Bunun için de Türk Tabipleri birliği şu ana kadar izlediği çizgisinden derhal ayrılmalı, sadece hekimlerin meslek birliği şeklinde çalışmalarına ve mücadelesine devam etmelidir.
Ancak bu şekilde odalarından soğuyan, odalarına kayıt bile olmayan hekimler, yeniden önce illerdeki odalarına sahip çıkarlar daha sonra da Türk Tabipleri Birliği’nin daha iyi bir pozisyona gelmesi için, daha saygın olabilmesi için, dolayısıyla mesleki konuları da daha iyi savunabilmesi, sözünün daha çok dinlenebilmesi için daha saygın konuma gelebilecekler.
Öyleyse hepimizin üzerine düşen öncelikle, tıpkı 1953 yılında kurulan Türk Tabipleri birliğinin o zamanki çizgisi gibi siyasetten uzak, mesleki çizgide bir yol izlemektir.
Türk Tabipleri birliğinin çizgisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize miras bıraktığı bölünmez bir bütün olan, şehitlerin kanlarıyla sulanmış yüce vatanımızın ve üzerinde dalgalan al bayrağın gölgesinde hekimlik görevini yapmak ve mesleki olumsuz koşulların düzelmesi için mücadele etmek olmalıdır.
Tıbbiyeli Hikmet’in bize bıraktığı o asil ruh ve vatan sevgisi ile ülkemizde kutsal görevi ifa eden tüm hekimleri, yeniden daha güçlü ve herkesi kapsayıcı büyük bir TTB çatısı altında birleştirmek ve her türlü Hekim hakkını korumak İçin TTB YÖNETİMİNE TALİBİZ.