Aksaray İl Müftüsü Cemalettin Bal yılbaşı kutlamalarına açıklık getirdi.Bal konu ile alakalı şunları söyledi.Somuncu Babamızın Şehri, Şehri Suleha olan Aksaray da yaşayan bütün kardeşlerime,Selamün Aleyküm..Bismillahirrahmanirrahim. İslam dini, kendinden önceki din ve kitapları reddetmeksizin tasdik etmiş, onların tahrif olan hüküm ve kaidelerini yeniden ortaya koyarak düzeltmiş ve böylece onların Allah Teâlâ katındaki geçerliliğini de sona erdirmiştir. Kıyamete kadar Allah Teâla katında tek dinin İslam olduğu bildirilmiştir.İslam dini ki hayatımızın her an ve alanına müdahale eden, kararlarımız ve tercihlerimizde bizi başıboş bırakmayan, yiyip içmemizden yatıp kalkmamıza, temizliğimizden misafirliğimize kadar her alanda ölçü ve düzen koyan bir hayat anlayışı ve biçimidir.Hayatımıza yön veren; sahip olduğumuz değerler, savunduğumuz ve inandığımız ilkeler, hem dinimizle hem geleneğimizle örtüşmelidir. Bizi diğerlerinden ayıran, bizi biz yapan bu değerler kaybedilirse, kendimiz gibi değil onlar gibi düşünmeye ve yaşamaya başlamış oluruz. "İnandıkları gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar" sözü, bir hakikatin özlü bir ifadesi olarak bizde yansımasını görmüş oluruz.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem fertlerin, toplumların ve milletlerin, millî ve manevî değerlerine sahip çıkması gerektiğini yaşantısıyla ortaya koymuştur. "Ey insanlar biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Sizi milletlere ve kabilelere ayırdık ki birbirinizi tanıyıp-tanışabilesiniz."Ayeti mucibince ait olduğu kabileye, millete ve şehre olan muhabbetini ifade etmiştir. Ancak bu değerlerin üstünlük ifade etmeyeceği de ayetin devamında bildirilmiştir: "En üstününüz, Allah´a karşı sorumluluğunun en çok bilincinde olanınızdır."
İslam tarihinde 17. yy. da başlayan batılılaşma ve batılı değerlere sahip olma arzusu, 20. yy.da doruk noktaya ulaşmış ve gerek dinimizin ve gerekse örfümüzün eseri olan kültürümüzün yozlaşmasına, değerlerimizin yok olmasına neden olmuştur. Bu yozlaşmanın en dikkat çekici örneklerinden biri de yılbaşı kutlamalarıdır.Yılbaşı, bir senenin sona erip diğer senenin başladığı tarih dönümünü ifade eder. Türkçede yanlış olarak yılbaşı kutlamalarıyla özdeşleştirilen ?Noel? Latincede, ?Tanrının doğum günü? anlamına gelen ve Hz. İsa´nın doğum günü kutlamasını ifade eden bir terimdir. Noel kutlamasının bir başka unsuru olan çam ağacının ise, bir inanışa göre, ölümsüzlüğü temsil ettiğine, ağaca bağlanan mumların da kötü ruhları ve cadıları kovmak için yakıldığına inanılır.Günümüzde yılbaşı kutlamaları alkollü içeceklerin çokça tüketildiği, kumarın çokça oynandığı israfı aşan alışverişlerin yapıldığı bir zaman dilimi olmuştur. Oysaki Yüce Dinimiz; alkolü, kumarı ve israfı yasaklamıştır. Günümüz İslam coğrafyasında kan oluk oluk akarken, gözyaşları sel olup dinmezken Müslümanların, Yahudi ve Hıristiyan adetlerini yaparak bir eğlence anlayışını tatbik etmeleri asla doğru değildir, yanlıştır.
Bir mümin olarak bize düşen ifrat ve tefrit dediğimiz aşırı fikir ve davranışlardan uzak durarak itidal dediğimiz orta yolu takip etmektir. Bu orta yolu bize gösteren Rabbimiz, Kâfirûn suresinde şöyle buyurur:
Ey Muhammed Aleyhisselatü Vesselam! De ki: "Ey kâfirler! Ben, sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma da sizler tapmazsınız. Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim. Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır."
İnkârda derinleşmiş her din ve inanç mensubunun kendi değerlerinden vazgeçmeyeceği, buna karşılık onlara saygı duymanın yanı sıra Müslümanların da kendi değerlerinden vazgeçmemeleri gerektiği en güzel biçimde ifade edilmiştir. Bu şu demektir: ey inkârcılar! Bizim dünyaya bakışımız ve hayat anlayışımız, sizinkinden farklıdır. Siz bizimkini kabul etmediniz ve etmeyeceksiniz, elbette biz de sizinkini kabul etmiyoruz.
Öyleyse kitabımızın bu mesajıyla amel etmek ve Efendimizin Hıristiyan ve Yahudilere muhalefet edin hadisi şerifinin gereğini yapmak biz Müslümanların temel görevidir. Hıristiyan ve Yahudilerin düştüğü hataya düşmemek için Kur´an´ın mesajlarına, önce kulak vermemiz sonra da gönlümüzü vermemiz gerekir. Allah Teâlâ ve Rasüli Ekrem´in razı olmadığı, hoşnut olmadığı her ne varsa bize düşen vazife ondan uzak durmaktır. Rabbimin ve Resulünün rızasını talep eden müminlerden olalım İnşallah.