Aksaray Üniversitesi (ASÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) tarafından ikincisi düzenlenen Felsefe Toplantılarında, 30 Mart 2014 günü yapılan Yerel Seçimler değerlendirildi. Toplantıda konuşan Rektör Yardımcısı ve İİBF Dekanı Prof. Dr. Yusuf Şahin, seçimlere ilişkin tespitlerini anlattı. 17 Aralık ve 25 Aralık’ta yaşananların seçimin belirleyeni olduğunu söyleyen ve seçimlerden önce kaleme aldığı bir yazıda, bilgi-belge savaşı olacağını, bu savaşla hükümetin yıpratılmaya çalışılacağını, bu düzeltilmeye çalışılırken başka bir koalisyonun oluşacağını belirttiğini kaydeden Prof. Dr. Yusuf Şahin, 17 Aralık’ın bir yolsuzluk operasyonu olmadığını vurguladı. Yaşananın, demokratik kanalların tıkanmasına yönelik bir hamle olduğunu belirten Dekan Şahin, “Öncekine postmodern darbe denmişti, buna da softmodern darbe denilebilir” diye konuştu. Seçim öncesi bir yazısında ve çeşitli sosyal paylaşımlarında yüzde 46, yüzde 27, yüzde 15 ve yüzde 7 şeklinde oranlar deklare ettiğini söyleyen ve buna karşı bazı kesimlerin AK Parti için yüzde 22’lik bir oran verdiğini belirten Şahin, “İşin ilginç kısmı, yüzde 22’lik oran verenler bu oranlarına inandılar. Gizli oy açık tasnif, insanoğlunun bulduğu en mucizevî araçlardan birisidir. Gizli oy veriyorsanız oy kullanma oranı artar ve oyların çarpıtılma ihtimali azalır. Ama açık oy veriyorsanız oy kullanma oranı azalır, herkes etrafına bakarak oy verir. Kapalı alanda oy vermek, özgür iradeyi daha net biçimde yansıtması bakımından çok önemlidir” dedi. Bu seçimi AK Parti’nin kaybetme ihtimalinin olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Yusuf Şahin, şöyle devam etti: “Normal şartlarda batılı bir toplumda bu kadar yıpranmış, üstelik de ağır bir darbe almış iktidar başarısız olurdu. Toplumun “ortalama seçmen” denilen bir seçmeni vardır. Muhalefetin o seçmene, AK Parti’nin vaat ettiğinden daha fazlasını vaat etmesi gerekirdi. Ancak bu şartla AK Parti’nin seçimi kaybetme ihtimali olabilirdi. Çünkü insanlar şunu sorar ve sordu; “Tamam, AK Parti gitsin ama sonra?” Seçmen “Ama sonra”nın cevabını veremedi. CHP’nin (Kemal Kılıçdaroğlu) seçim söylemlerinden birisi mazotun fiyatının 1,5 liraya ineceğiydi. Bu söylem üzerinden seçim kazanılmaz. Türkiye’de, kırsalda yaşayanların oranı yüzde 12 seviyelerinde ve ülkemiz artık tarım toplumu olmaktan çıktı. Nüfusun geneli şehirlerde yaşıyor. Ayrıca yerel seçim yapıyoruz ve kentleri idare edecek insanları seçiyoruz. Yani vaatte bulunulan kesimle, oy kullanan kesim birbirinden farklı. MHP’nin (Devlet Bahçeli) söylemi ise AK Parti’nin kirlenmiş olduğu ve deterjanların bir araya gelmesi halinde bile bu kirin çıkmayacağıydı. Ortada bir sorun varsa bunu herkes görür. Seçmenler bu sözlerin ardından da yine “Ya sonra?” diye sordu. Sonrası yok.” MHP ile CHP arasında bir geçişgenlik bulunduğunu, her ikisinin de Devletçi ve Milliyetçi olduğunu belirten Şahin, “Seçmen kitleleri ise birbirinden biraz farklıdır. MHP’nin seçmen kitlesi daha dindar, daha muhafazakâr ve daha milliyetçi; CHP ise daha laik ve seküler bir seçmen kitlesine sahiptir. Bu seçimlerde Devletçi-Milliyetçi vurgunun ortak olması, “İkisi arasında geçişgenlik olur mu?” tartışmasını ortaya çıkardı. Seçim öncesi blok halinde oy kayması olmayacağını öngörmüştüm ama yanıldım. Ankara’da ve İstanbul’un genelinde, MHP oyları blok halinde CHP’ye kaydı. Ama CHP’nin oyları blok halinde MHP’ye kaymadı” dedi. İktisatçı-Düşünür İdris Küçükömer’in, “Türkiye sağ parti denilen partiler sol, sol parti denilen partiler de sağ partidir” sözünü anımsatan Prof. Dr. Yusuf Şahin, tespitlerini şu sözlerle tamamladı: “Bir defa daha gördük ki; AK Parti bilindik manadaki sol partilere daha yakındır. CHP’nin oy aldığı yerlere bakarsanız, hep zenginlerin oturduğu yerlerdir. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar elit tabakadan oy alan bir sol parti yok. Sol böyle bir şey değil.” Prof. Dr. Yusuf Şahin’in konuşmasının ardından, toplantıya katılan akademisyenler ve öğrenciler kendi görüşlerini ifade etti, merak ettikleri sorulara cevap aradı.